Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 24 TV canlı yayınında eğitim gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Bakan Özer'in açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

Okullar 15 Mayıs Pazartesi günü tatil

Bakan Özer, 14 Mayıs Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nin ertesi günü okullardaki eğitim öğretim sürecine yönelik soru üzerine, demokrasinin en büyük katkı veren kurumunun Milli Eğitim Bakanlığı olduğunu söyledi.

Okullarda sandık kurulacağını ve öğretmenlerin sürece aktif katılacaklarını belirten Mahmut Özer, "Okullarımızı ve öğretmenlerimizi bir sonraki öğretim gününe rahat ve sağlıklı bir şekilde hazırlayabilmek için seçimin ertesi günü eğitim öğretime bir gün ara vereceğiz. 16 Mayıs'ta eğitim öğretim başlayacak. Öğretmenlerimizi de idari izinli sayacağız." açıklamasında bulundu. 

45 bin öğretmen ataması 8 Mayıs'ta

Öğretmen atamalarına ilişkin açıklamalarda bulunan Özer, "Geçtiğimiz günlerde 3 bin 500 engelli öğretmen ataması yaptık. Ondan önce 5 bin idari personel mühendis, diyetisyen, hemşire alımını gerçekleştirdik. Hatta engelli öğretmen atamasında Sayın Cumhurbaşkanımız sürpriz yaptı. Başvurup da atanamayan tüm engelli öğretmenleri de atamış olduk. Son yirmi yıl içinde tek seferde yapılan en büyük engelli öğretmen ataması. Tek seferde 4 bine yakın engelli öğretmen atamasını gerçekleştirdik. Yine tek seferde en yüksek sayıda öğretmen ataması yani 45 bin öğretmen atamasını da yarın itibariyle gerçekleştireceğiz. İstanbul'da Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle 45 bin öğretmen ataması gerçekleştireceğiz. Bu da son yıllardaki tek seferde en yüksek öğretmen ataması. Bu atamalarda ağırlığı deprem bölgesine veriyoruz, yaklaşık yüzde ellisini..." değerlendirmesinde bulundu. 

Eğitimde okullaşma oranları

Son yirmi yıl Türkiye'de eğitime erişim sorununun çözüldüğü bir döneme karşılık geldiğini belirten Özer, OECD ülkelerinin eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yüzde doksanın üzerine çıkarabildiklerine dikkati çekerek, "Yani okullaşma problemini çözmüşler, eğitime erişim problemini çözmüşler ve son yetmiş yılda eğitimin kalitesini arttırmayla ilgili tüm odaklarını, tüm projelerini gerçekleştirmişler. Bize bakıyoruz 2000'li yıllarda eğitimde sınıfta kaldığımızı görüyoruz. Beş yaştaki okullaşma oranı yüzde 11. Lisede yani ortaöğretimdeki okullaşma oran yüzde 44. Bakın bunlar gençlerimiz, lise öğrencilerimiz. Yani liseye gitmesi gereken öğrenci grubunun sadece 44 tanesi okulda, 56 tanesi dışarıda. Yükseköğretim de aynı şekilde. Yükseköğretim net okullaşma oranları yüzde 14'ler seviyesinde. Rekabet için sadece doğal kaynakların olması gerekmiyor. Beşeri sermayeniz, yani insan kaynağınızın eğitimle buluşması ve mümkünse her kişinin sosyoekonomik arka planına bakmaksızın nitelikli eğitim erişmesini sağlamanız lazım. Çünkü geleceğe attığımız tohum eğitim üzerinden gerçekleşiyor. İşte Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı son yirmi yıldaki eğitimdeki yaptığı şey, bu gecikmeyi ortadan kaldırmak. Bunun için üç kanaldan eş zamanlı ilerlerdi. Birinci kanal; fiziki imkân oluşturmak yani okul yapmak, derslik yapmak... Bölge veya il ilçe ayrımı yapmaksızın doğuya ne yapılıyorsa Ankara'ya da aynısı yapılıyor, Karadeniz'e de aynısı, Muğla'ya da aynısı, Tekirdağ'a da, Kırklareli'ye de aynısı yapılıyor." ifadelerini kullandı. 

Derslik sayısı 300 binlerden 900 binlere çıktı

Eğitimde fırsat eşitliğine yönelik açıklamalarda bulunan Bakan Özer, bunun için öncelikle derslik sayılarının 2000'li yıllarda 300 binlerdeyken bugün 900 binlere yaklaştırıldığını belirtti. Diğer taraftan demokratikleşmenin eğitime yansımasına işaret eden Bakan Özer, başörtüsü yasağı ve katsayı uygulamasının kaldırıldığını söyledi. Özer, "Demokrasi nedir? Toplumsal taleplere duyarlı bir sistemin inşa edilmesidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın fiziki yatırımların ötesinde yaptığı en büyük katkılardan birisi bu. Eğitim sistemini demokratikleştirdi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tüm kesimler kucaklandı eğitimde." diye konuştu.

Bakan Özer, yine eğitimde fırsat eşitliği konusunda erişim problemlerinin çözülmesi için atılan adımlardan söz ederek şöyle devam etti: "Yani önce okula erişebilmeniz lazım. Sonra ikinci aşaması; ekonomik durumundan bağımsız olarak herkesin en kaliteli eğitime erişiminin sağlanması. Bunun için onlarca sosyal politika uygulandı. Ücretsiz kitaplar, yardımcı kaynaklar, taşımalı eğitim, ücretsiz yemek, son bir yıl içerisinde ücretsiz yemek sayısını 5 milyona çıkardık, okul öncesinin tamamına ücretsiz yemek veriyoruz, burslar, şartlı eğitim yardımları... Bunları topladığınız zaman, bu sosyal politikalar için aktarılan bütçelerin bugüne uyarlamasını yaptığınız zaman 525 milyar TL'lik eğitimde sosyal politika için bütçe kullanılıyor. Gelinen nokta nedir? Yüzde 11'lik 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 99,86'ya ulaştı. Lisedeki yüzde 44 olan okullaşma oranları yüzde 99,12'ye ulaştı. Yani ilk kez Cumhuriyet tarihinde beşeri sermayenin eğitimle buluşturulma anlamında en verimli dönemini görüyoruz son 20 yıl içerisinde."

Bu sürecin aynı zamanda dezavantajlı gruplara da yüksek kazanç sağladığını ifade eden Bakan Özer, "Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan yatırımların sonucunda kız çocuklarının okullaşma oranları erkek çocuklarına geçti. 2000'li yıllarda lisedeki kız çocukların okullaşma oranı yüzde 39,02 idi. Şu anda yüzde 99. Türkiye, tüm kesimleri eğitim sistemi içerisinde dâhil etti." dedi.

Özer, erişim probleminin çözülmesinin ardından okullar arası imkan farklılıklarının ortadan kaldırılmasının odağa alındığını bildirerek, "Cizre'deki okul ile Etiler'deki okulu aynı kalitede hizmet verebilir duruma getirmek ve öğretmenlerimize yatırım yapmak için çalışıyoruz. Bir eğitim sistemi öğretmeni kadar kalitelidir. Öğretmenimize ne kadar yatırım yaparsak okullar ve toplum o kadar kaliteli olacaktır." ifadesini kullandı.

Mesleki eğitimde yapılan dönüşüm

Bakan Özer, mesleki eğitim konusunda ise şunları söyledi: "Mesleki eğitimde en kritik şey iş gücü piyasasıyla eğitimi birbirine duyarlı hale getirebilmek. Biz iş gücü piyasasına insan kaynağı yetiştiriyoruz, iş gücü piyasasına kulağımızı kapatırsak talep edilen insan kaynağını yetiştirebilmemiz mümkün değil. Sektörün temsilcilerine dedik ki 'Biz okul laboratuvar yaparız, bütçemiz gücümüz var. Siz bize birikiminizi müktesebatınızı getirin. Mesleki eğitimi birlikte düzenleyelim.' Bu süreçte tek bir şey istedik o da istihdam garantili bir şekilde süreci yönetmek. Aslında sektörün de yıllardan beri özlediği şeyin bu olduğunu gördük. 28 Şubat'ın katsayı uygulaması ile akademik olarak gelecek vadeden başarılı öğrencilerin mesleki eğitimden uzaklaştırılmasını biz tersine çevirdik. Yüzde 1'lik akademik başarı diliminden olan öğrencilerin meslek liselerine teveccühünü sağlamış olduk. Diğer taraftan özellikle meslek liselerindeki üretim kapasitesini artırmak için çok ciddi yatırımlar yaptık. Meslek liseleri, yaparak öğrenmeyi merkezine koyan bir metodolojiyle eğitim süreçlerini yönettiler ve bunun birçok kazancı oldu; nitelik arttı, meslek lisesi öğrenci ve öğretmenlerinin üretime yaptığı katkı ölçüsünde, asgari ücret kadar öğrencilerimiz ve iki asgari ücret kadar öğretmenlerimiz gelirlerden pay almaya başladılar."

Meslek liselerinde artan üretim kapasitesi ile ilgili de konuşan Bakan Özer, üretim kapasitesi arttıkça AR-GE çalışmalarına odaklanıldığını kaydetti. Özer şu bilgileri paylaştı: "Meslek liselerimizde artık 57 tane AR-GE merkezimiz var. Patent, faydalı model ve marka tasarım tescilleri alıyorlar ve bunları ticarileştiriyorlar. Daha önceden yılda 2-3 tane fikri mülkiyet tescili alınırken şu anda on binlere ulaştı ve bunların 2022'de 160 tanesi ticarileşti. Hedefimiz; tescili alınan ürünlerin en az yüzde 10-15'inin ticarileşmesini sağlamak. Mesleki eğitimi artık yurt dışına ihracat yapmaya başladı. Sadece ürünü ihraç etmiyor, aynı zamanda o ürünü üreten makineyi de üretebilir durumda. Covid salgını ve deprem sürecinde meslek liselerinin birçok ihtiyacı karşıladığını ve üretebildiğini gördük."

Öze, Covid salgınından sonra tüm dünyada gıda tedarik zincirinde çok ciddi travmalar yaşanmaya başlandığına değinerek, insanların ilçelerine ve köylerine dönmeye başladığını aktardı. Böylece tarımla tekrar buluşularak nitelikli tarım yapma ile ilgili eğilimin arttığını dile getiren Özer, "Biz de tarım alanındaki eğitimimizi revize ettik. Tarım alanında özellikle tohumla ilgili AR-GE çalışmalarına ağırlık vererek ve üretimi de merkeze koyarak öncelikle tarım liselerini iki katına çıkarttık." dedi.

Tarım liseleri yüzde 100 artışla 72'den 144'e çıktı

Sayısı 72 olan tarım lisesinin 144'e ulaştığını bildiren Bakan Özer, bu konuda yapılanları sıraladı: "İkincisi, Tarım ve Orman Bakanlığı ile işbirliğine gidip tarımla ilgili deneyimi bu liselerimize aktarmak için girişimde bulunduk. Üçüncüsü, tarım liselerinin bulunduğu okulların o kampüslerinin içerisinde çok ciddi tarım alanları var. Tarım alanlarında üretim yapmaya başladık. Buğdayından tutun sebzesinden meyvesine kadar. Her türlü ürünü üretip, hızlı bir şekilde bunları da toplumun ihtiyacına çok düşük maliyetlerle karşılama yönünde bir açığı kapatmayla ilgili destek vermeye başladık. Diğer taraftan biliyorsunuz Hollanda tarım alanında çok güçlü bir ülke. En fazla ihracat yapan ülkelerin arasında, çok fazla toprağı olmamasına rağmen. Oraya arkadaşlarımızla birlikte bir ziyaret gerçekleştirdik. Arkadaşlarımız özellikle toprak olmadan, seralarda aydınlatmanın farklı fırsatlarını kullanarak tarımsal üretim kapasitesini artırmayla ilgili çok önemli bir girişimi başlattılar. Yakın zamanda çalışmalarda sona gelindi. Oradaki en önemli tarımsal üretim merkezinin aynısını Türkiye'de de beraber oradaki ekiple birlikte gerçekleştirmeyle ilgili önemli bir projeye inşallah imza atacaklar."

Editör: Admin Admin