Öğretmen, Müdüre ayakkabısını fırlattı! 1 yıl kademe ilerlemesi cezası aldı!

Ayakkabısını çıkararak müdüre fırlatan kızgın rehber öğretmenin aldığı disiplin cezasının Danıştay kararına yansıyan serencamını açıklamaya çalışalım

Rehber öğretmeni ayakkabı fırlatacak kadar kızdıran neydi?

Danıştay 12. Dairesi'nin 2019/3720 E., 2020/4138 K. No.'lu Kararı'nda ilginç bir olaya şahit oluyoruz. Öğrencilere rehberlik etsin diye görev yapan öğretmen nasıl bir ruh haline girmişse kendine hakim olamayarak kızdığı müdüre ayakkabı fırlatıyor. Gelin de şaşırmayın.

Kararda şu ifadelere yer verilmiştir: İzmir ili, ... ilçesi, ... Anadolu Lisesi'nde rehber öğretmen olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/D-(d) maddesi uyarınca bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasına, 1.derecenin 4. kademesinde olması nedeni ile brüt aylığından 1/4 kesinti yapılmasına ilişkin İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Disiplin Kurulu'nun... tarihli... karar sayılı işleminin iptaline karar verilmesi istenilmiştir.

İdare Mahkemesi'nce, Danıştay 12. Dairesi'nin 09/11/2017 tarihli ve E:2016/6577, K:2017/5399 sayılı bozma kararına uyularak; soruşturma raporu, ifadeler ve eki belgelerin incelenmesi neticesinde, davacının Rehberlik Yürütme Kurulu toplantısında okul müdürüne "haysiyetsiz, şerefsiz şeklinde" ifadeler kullandığı ve "ayakkabısını çıkararak müdüre fırlattığı" iddialarının sübuta erdiği, "Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak" fiilini işlediği gerekçesiyle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiş, Danıştay da bu kararı onamıştır.

Danıştay kararının bize hatırlattıkları

Danıştay kararında rehber öğretmen olarak görev yapan bir kişinin hangi saikle olursa olsun Rehberlik Yürütme Kurulu toplantısında okul müdürüne ağza alınmayacak ifadeler kullanması ile hızını alamayarak ayakkabısını çıkararak müdüre fırlatması üzerinde düşünülmesi gerekiyor. Nereden bakarsanız bakın tam bir facia.

Daha önceki yazılarımızda da ifade ettiğimiz üzere, öğretmen alımına en az çarşı ve mahalle bekçisi alımı kadar önem verilmezse bu tür Danıştay kararlarıyla sıklıkla karşılaşırız ve karşılaşılıyoruz da. Bu nedenle öğretmen alım yöntemi mutlaka masaya yatırılmalıdır.

Öğretmen alım sürecinde neler yapılmalıdır?

Sözleşmeli öğretmen istihdamına ilişkin usul ve esaslara göre KPSS sonucunda her alan için oluşan puan sıralamasına göre en yüksek puan alandan başlamak üzere, alanlar için belirlenen kontenjan sayısının üç katı aday sözlü sınava çağrılmaktadır.

20 bin öğretmen alımı için sözlü sınava 60 bin öğretmen adayı çağrılmaktadır ki bu rakam oldukça yüksektir ve tek bir komisyon tarafından sözlü sınav yapılması mümkün değildir. Sınavın farklı komisyonlarca yapılması dahi kendi içerisinde adil değildir.

Daha önce de belirtmiş olduğumuz üzere, kariyer mesleklerinin hepsinde sözlü sınav vardır. Ancak, alınan kariyer meslek mensubunun sayısı oldukça düşüktür. Öğretmen alımıyla kıyas dahi yapılamayacak kadar az sayıdadır. 20 bin öğretmen alımı için 60 bin adayın sınava alınması ve bunların sınavları başlı başına büyük bir iştir ve büyük bir uğraş gerektirir. Ayrıca, 20 bin öğretmen alımında 40 bin adayın başarısız olması gibi bir sonucun göze alınması üzerinde çok ciddi kafa yorulması gerekmektedir. Böyle bir sonucun ister istemez siyasi bir sonucu da olacaktır. Özellikle de adayların referans yarışına göre sonuca yaklaştığı algısı baskın çıkarsa bunun siyasi maliyetinin oldukça yüksek olacağını düşünüyoruz. Hele hele de yüksek puan alanların geçerli bir neden olmaksızın elenmesi öfke patlaması oluşturacaktır. Bu konuda niçin ısrar edildiğini anlamakta zorlanıyoruz.

Bize göre öncelikle ve acilen sözlü sınava gireceklerin sayısının düşürülmesi gerekmektedir. 652 sayılı KHK'de üç katına kadar adayın (üç kat zorunlu değildir) sözlü sınava çağrılmasından bahsedilmektedir. Yönetmelikte ise kontenjan sayısının üç katı adayın sözlü sınava çağrılmasını zorunlu tutmaktadır. Bu nedenle sadece yönetmelikte değişiklik yapılarak sorun çözülebilir.

Bu bağlamda, sözlü sınavdan elenen kişiler sadece hiçbir şekilde öğretmen olamayacak kişiler olmalıdır ve bir daha da sözlü sınava alınmamalıdır. Daha önce bahsedilen iki temel unsur arasında yer alan terör örgütü mensubu olup olmadığının araştırılması ise emniyet birimlerinin görevidir. Aksi takdirde iş cadı avına dönüşecektir.

Yine bize göre olması gereken ideal sistem ise eğitim fakültesi mezunu olmanın tek başına öğretmen olmaya yetmeyeceği bilinerek öğretmen olabileceklerin daha sözlü aşamasına gelmeden çok ciddi testlerden geçirilerek öğretmen olabilir sertifikasının verilmesidir. Bu zamana kadar sendikalarca öğretmen alımına ilişkin birçok değerli öneri getirilmesine rağmen bu hususun dile getirildiğini duymadık. Halbuki bu hususun çoktan yazılı ve sözlü olarak dile getirilmesi ve tartışılması gerekirdi.

Öğretmen alımında en az çarşı ve mahalle bekçisi kadar titiz davranılmalıdır

Yargı kararları incelendiğinde öğretmen alımının ne kadar hayati öneme haiz olduğu görülecektir. Eğer bir öğretmen toplantıda ayakkabı fırlatacak kadar kontrol kaybı yaşıyorsa burada ciddi sorunlar var demektir. Bu örnek münferit bir olay denilerek okullardaki şiddet olayları geçiştirilmemelidir diye düşünüyoruz.

Bu nedenle, öğretmen adayı belirlenmesinde çarşı ve mahalle bekçisi kadar titiz davranılması gerekmektedir. Çarşı ve Mahalle Bekçiliğine Giriş Sınavı Yönetmeliği'ne göre sözlü sınav komisyonunda psikolog veya rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunu olan bir kişinin olması zorunludur. Yine çarşı ve mahalle bekçisi adayları daha yazılı ve sözlü sınavlara girmeden önce ön sağlık kontrolü komisyonu tarafından haklarında "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olur" veya "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" şeklinde karar verilir. "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" kararı verilen adaylar hakkında gerekçe belirtilir. Hakkında "Çarşı ve Mahalle Bekçisi Adayı Olamaz" kararı verilen adaylar, sınavın diğer aşamalarına geçemezler.

Görüleceği üzere, çarşı ve mahalle bekçisi adayları hakkında uygulanan ön sağlık kontrolünün benzeri veya daha ilerisi öğretmen adayları hakkında uygulanmalıdır. Ayrıca, sözlü sınav komisyonunda mutlaka psikolog rehberlik ve psikolojik danışmanlık bölümü mezunu bulundurulmalıdır. Çünkü, geleceğimizin teminatı olan yavrularımızı teslim ettiğimiz öğretmenlerin seçiminin çarşı ve mahalle bekçisi seçiminden daha önemsiz olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki basına ve yargı kararlarına yansıyan vahim olaylar öğretmen adaylarının çok ciddi bir süzgeçten geçirilmesi gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Elbette eli öpülesi öğretmenlerimizi istisna tuttuğumuzu ifade etmek istiyoruz.

Sonuç olarak, sözlü sınav olmalı ama sözlü sınavların yapıldığı kamu kurumlarında olduğu gibi sözleşmeli öğretmen alımında da adayların Meclis koridorlarında referans peşinde koşmalarının önüne geçilecek objektif kıstaslar getirilmesi olmazsa olmaz bir kural olmalıdır. Aksi takdirde sözlü sınavlarda yaşananlar, basında gündem oluşturmaya devam eder ve her sınavda en az 40 bin kişilik büyük bir küskünler kitlesi oluşur ki bunun da siyasi maliyeti oldukça yüksektir. Kaldı ki yavrularımıza hak ve adalet duygusunu aşılayacak öğretmenlerimizin daha mesleğin başında hak ve adalete aykırı hareket etmelerini özendirecek uygulamalardan kaçınılmalıdır. Unutmayalım ki kaliteli eğitim yüksek vasıflı öğretmenler vasıtasıyla gerçekleşecektir.

kaynak: memurlar.net

Editör: TE Bilişim